Lerna Babikyan
Ekosomatik çalışmaların amacı insanın bedeni ile doğa arasında farkındalık temelli bir bağı yeniden canlandırmak. Bugüne kadar ana akımda doğada çoğunlukla süregelen çalışmaların aksine ekosomatik pratikte ne bedenimiz ne de doğa, yaratıcılık gelişimi ya da iyi hissetme hali için bir araç olarak kullanılıyor; onun yerine birbirine eş bir yaşam deneyiminin nasıl bir şey olduğunu hissetmek, yeniden birbirine içten ve özden bağlı olduğunu hatırlamak önceleniyor.
Araz Kojayan
Badem boğazından aşağı inerken, sanki içimden bir parça da onunla birlikte düştü. Bakkalın kahkahası, sanki varlığımın en derin yerini titretiyordu. O olaydan sonra o caddeden geçmenin hiçbir çekiciliği kalmadı. Orada kendimi yabancı gibi hissettim; dükkânın önünden her geçtiğimde, bakkalın beni hatırlamaması için adımlarımı hızlandırdım. Mekânın içimde uyandırdığı utanç duygusu, bedenimi ve kimlik algımı denetleyen bir şeye dönüştü; yer, üzerimde bir iktidar kurmuştu. Bir kilo badem almak gibi sıradan bir alışveriş, benim için bir dönüm noktasına dönüşmüştü: İlk kez kim olduğumu, bulunduğum yer üzerinden anlamıştım.
Talin Suciyan
Aylin Vartanyan
Ermeni kadınlarının uzun, örgülü saçlarını gördüğümüz fotoğraflar çoğunlukla 1915 öncesinde çekilmiştir. Bu tarihten sonra Halep, Beyrut, Kudüs, İskenderiye, Kıbrıs, Syros, Atina, Pire ve diğer pek çok yerde çekilen yetim, öksüz ve hayatta kalan Ermeni kadınlarının saçları kısacık ya da sıfır numaradır. Hele de çocukların saçları özellikle kazınmıştır. Saçların kazınması kadınların ve genç kızların cinsiyetsizleştirilmesi, dışarıdan bakanın gözüne hoş görünmemesi, böylelikle kaçırılmaması, köleleştirilmemesi için alınan bir önlemdi. Bir başka deyişle kadınların saçları çok ciddi bir güvenlik sorunuydu. Bu nedenle, 1915 sonrasında uzun saçlı Ermeni kadını görmek son derece zordur.
Meri Tek Demir
Her 8 Mart’ta Osmanlı Ermeni kadın hareketi üzerine çeşitli etkinlikler düzenlenmekte. Yıllar içinde de yine bu yazarlar hakkında hatırı sayılır sayıda kitaplar, köşe yazıları yayınlandı. Ancak üzülerek ve özrün ilk sebebi olarak ifade etme ihtiyacı duyuyorum ki, bu yazarların edebi üretimleri hayat hikayelerinin gölgesinde bırakıldı. Bununla birlikte İstanbul dışında kalan kadınların 1915 öncesi ve sonrası yaşamları ve mücadeleleri hiç olmamış gibi, Düsap’ı takip eden kadın yazar ve entelektüellerin yaşam ve faaliyetleri üzerinden kalıplaşmış bir feminizm söylemi baskınlaştırıldı; halbuki uzun uzadıya sayamayacağım listede sadece Hagop Mıntsuri’nin kısa hikayelerinden bile kavardaki kadınların mücadeleci yaşamlarına dair pek çok çıkarım yapılabilir.
Talin Suciyan
Hratch Kozibeyokian babadan dokumacı. Babası halı dokuma işini Halep’teki kağtagayan’da (sürgün merkezi) hayatta kalan dokuyucu kadınlardan öğrenmiş. 1977’de Beyrut’tan Kaliforniya’ya gelerek, babasıyla birlikte halı restorasyonu mesleğini sürdürmüş. Hratch bize koleksiyonundan halılar çıkarıp teker teker bu halıların hikâyelerini “okumaya” başladığında, ne kadar temel bir bilgiden yoksun kaldığımızı, ne kadar dinlesem yetmeyeceğini fark ettim. O bir halıya bakıp bütün bir ömrü görüyordu. Bu da yetmiyor, dokuyanın tecrübesini, yaşını tahmin edebiliyordu.